“Barış İçin Akademisyenler” Açıklaması Nedeniyle Okuldan Uzaklaştırılan Akademisyen Tezcan Durna 6,5 Yıl Sonra Üniversiteye Döndü: “Herkes Godot’yu Bekliyor…
Makale: MERVE İNANÇ / KAMERA: HAREKET Ladin DEĞER
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Genel Yayın Yönetmeni ve Doç. Dr. Tezcan Durna, Barış İçin Akademisyenler Bildirgesi’ni imzaladığı için 2017’de KHK ile ihraç edildiği Ankara Üniversitesi Bağlantı Fakültesi’ndeki görevine 6,5 yıl sonra geri döndü. Durna, “Siyasi iklim değişmeye başladı, mevcut iktidar kanamaya başladı. Devlet bürokrasisinde en çok manipülasyona maruz kalan hukuk bürokratları değişimin yaşandığını görüyor. Belki iklimin kokusunu duyanlar görüyor. Yapılması gerekenler yavaş yavaş yapılmaya başlıyor.Herkes Godot’nun seçimi seçmesini bekliyor olabilir.İster üniversitede kalalım, ister yürütmeyi durdurma kararı alıp tekrar üniversiteden çıkalım, çaba bir sonuç vermeyecek. bitsin” dedi.
2017 yılında Güneydoğu Anadolu’da çatışmalar nedeniyle düzenlenen operasyonlar sırasında sokağa çıkma yasaklarına ve şiddete son verilmesi çağrısında bulunan ve diğer adıyla “Bu Suça Ortak Olmayacağız” Barış İçin Akademisyenler Bildirgesi’ni imzaladığı için görev yaptı. 2015-16 arasında Türkiye ile PKK arasında. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ihraç edilen akademisyen Doç. Dr. Tezcan Durna görevine iade edildi. 6,5 yıldır avukatlık yapan Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Genel Yayın Yönetmeni ve akademisyen Durna, Ankara 21. İdare Mahkemesi’nin 13 Mart’ta işe iade talebinin iptaline karar vermesinin ardından geçen hafta fakültedeki görevine çağrıldı. Mart. Durna, 6.5 yıllık hayatını ve fakülteye dönüşünü anlatan ANKA Haberler Kurumun sorularını yanıtladı. Temyiz Mahkemesi sürecinin devam ettiğini belirten Durna, şunları söyledi:
“2017 YILINDA İHRACAT OLDUM, YAKLAŞIK 1,5 YILDIR İŞ BULAMADIM”
“Ocak 2017’de ihraç edildim, hemen ardından iş bulma şansım olmadı. 1-1,5 yıl işsiz kalmayı başardım ve sendika desteğiyle. Eşim o dönemde zaten çalışıyordu, Kastamonu Üniversitesi’ndeydi.Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Genel Yayın Yönetmeni Temmuz 2018’de görevimden ayrıldığında Özge Mumcu tarafından bu iş teklif edildi.O zamandan beri Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda çok güzel işler yaptık. Yeni kitaplar yayınladık Uğur Mumcu’nun kitaplarını revize ettik.Ayrıca ben sadece Vakıfta genel yayın yönetmenliği yapmadım.Bir tane Avrupa Birliği projesini bitirdik.Hak temelli teşvik başlıklı bir projeydi. sivil toplum kuruluşları nezdinde gazetecilik… Sonrasında çeşitli kuruluşlardan aldığımız projelerle hak odaklı çok sayıda rapor hazırladık.
“21. İDARE MAHKEMESİNDEN 13 MART TARİHİNDE GÖREVE DÖNÜŞÜMÜN RED KARARI GEÇEN HAFTA ARAYILDI”
Öte yandan risk altındaki akademisyenler için burs başvurusunda bulundum ve en az 3 burs kazandım. 2020 yılına kadar davamız devam ettiği için KHK ile ihraç edilen tüm akademisyenler gibi pasaportlarımıza da kısıtlama getirildi. Pasaport kısıtlaması olduğu için bu burslardan yararlanamadım, normal yollarla yurt dışına çıkamadım, anormal yollardan çıkmak istemedim çünkü buradaki işim devam ediyor. Önce ceza davaları açıldı, 2019 yılında ceza davalarından çıkan Füsun Üstel’in başvurusu sonucunda Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla beraatler verildi. Beraatların ardından Devlete başvurduk. Acil Durum Komisyonu. 2022 yılı sonunda OHAL Komisyonu’ndan asıl retler gelmeye başladı. Barış imzacılarının hiçbirinin iade talepleri kabul edilmedi. Bu retler üzerine idare mahkemelerine başvurduk. Tüm bu süreçleri sendika avukatlarımız üstlendi. İdare mahkemelerine başvurduk. Ocak ayından itibaren 21. İdare ile başlayan ve diğer birçok idare mahkemesinden gelmeye başlayan Olağanüstü Hal Komisyonu kararı işe iade talebimizi iptal etmeye başladı. 21. Yönetimden aldığım karar da 13 Mart’ta çıktı. Karar verildikten sonra, mahkeme kararının uygulanması için üniversiteye hızla dilekçe verdik. Dilekçeyi verdikten sonra 1 ay içinde bu kararı uygulamak zorunda kaldı; Bir ayın sonunda fakültemden geçen hafta alınan kararı uygulamak için bir telefon aldım ve gelip göreve başlayabileceğiniz söylendi.
“İSTİSNA VE İSTİSNALARIN HİÇBİRİ HUKUKİ MANTIĞI OLMAYAN SİYASİ İSTİSNALAR DEĞİLDİR”
İlk kovulduğumda söylediğim bir şey vardı, aklı başında birçok insan aynı fikirdeydi; sınır dışı edilmelerimizin hiçbir yasal dayanağı yoktu. Barış Bildirgesi’ne attığımız imza, akademik ifade özgürlüğü kapsamındaydı ve tamamen bir barış talebiydi. Orada birçok kişi açıklamada PKK vs.’den bahsetmedi. dedi ama bizim muhatabımız hep oradaki devletti. Devlet barışı sağlayabilir, bu yüzden ihraç edildik ve tam da bu nedenle KHK ile ihraçların hiçbiri siyasi ihraçlar, hukuki mantığa dayanmayan kararlar değildi. Her yerde olduğu gibi, siyasi kararlar siyasi çabaların bir sonucu olarak değiştirilebilir.
“İHRACATIMIZDAN SONRAKİ DENEYİM, İNSANLARIN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKINA NEDEN ŞİDDETLİ SALDIRILAR GEREKTİRDİĞİNİ GÖSTERDİ”
Her zamanki gibi hukuki çabamızı sürdürdük ama hukuki çaba içerisinde dahi siyasi çaba en başından baskın çıktı. Kamuoyu oluşturmaya, kendimizi anlatmaya çalıştık. Yaptığımızın bir ifade özgürlüğü hakkı olduğunu anlatmaya çalıştık. Nitekim kovulduğumuzdan beri Türkiye’de sadece akademik değil, basın özgürlüğünün de ifade özgürlüğünün nasıl bastırıldığını, insanların nasıl nefes alamaz ve konuşamaz hale geldiğini yaşadık. Sınır dışı edilmemizin ardından yaşanan süreçler, insanların neden ifade özgürlüğü haklarını bu kadar güçlü ve güçlü bir şekilde benimsemeleri gerektiğini çok iyi gösterdi.
“SİYASİ İKLİM DEĞİŞTİ, MEVCUT DEVLET KAN KAYBETMEYE BAŞLADI VE MANİPÜLASYONA EN AÇIK OLAN HUKUK BÜROLARI BUNU GÖRÜN”
Siyasi iklim değişmeye başladı ve mevcut güç kanamaya başladı. Kanamasının sebebi ise yapamaması, yapamaması. Bunu şokta, ekonomi, döviz ve faiz kararlarında gördük. Artık yapacak yeteneği veya ekibi yok. Bakma sen benim alanımsın ekonomi söylenecek Benim alanım iktisat deyip iktisatçı olmuyor maalesef sonuçlarını görüyoruz. İklim değişiyor, pay bırakmak şartıyla ama siyasi rejimin değişeceğine inanmaktan başka çaremiz yok. Tek adam rejimine mi devam edeceğiz yoksa parlamenter demokrasiye mi devam edeceğiz? Cumhuriyetin 100. yılında seçim değil karar verilecek. Devlet bürokrasisinde manipülasyona en açık olan hukuk bürokratları, bunu değişim yaşanıyor olarak görüyor. Belki de iklimin kokusunu duyanlar yavaş yavaş yapması gerekeni yapmaya başlıyor. Burada spekülasyon yapmaktan başka çaremiz yok çünkü şeffaf bir şekilde hiçbir şey yapılmadı. Bu süreçte ne OHAL Komisyonu’na başvurumuz ne de idare mahkemesi kararları vs. hiçbirine savunma hakkı verilmedi. Hakkımızda Barış Bildirgesi’ni imzaladıktan sonra üniversitemiz disiplin soruşturması açtı. Disiplin soruşturması sonuçlanmadan ihraç edildik ve o disiplin soruşturmasının sonucunu bilmiyoruz. Bu süreçte hiçbir şey şeffaf bir şekilde yürütülmediği gibi şeffaf bir şekilde de yürütülmedi. Tamamen mevcut dönüşler, alınan kararlar hakkında spekülasyon yapıyoruz; İklim değişiyor, muhtemelen yargıçlar, karar verenler, iklimi koklayanlar ve buna göre kararlar verenler, öyle düşünüyoruz, öyle spekülasyon yapıyoruz.
“HERKES SEÇİMİ BEKLEDİĞİMİZ GİBİ GODOT’YU BEKLİYORUZ. İSTEMEL ÜNİVERSİTEDE KALALIM YA GİTMEYİZ MÜCADELE BİTMEYECEK”
İtirazdan iki karar çıkabilir. Yürütmeyi durdurma talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Müşavirliği tarafından Temyiz’e gönderilen taleptir. İtirazdan yürütmeyi durdurma çıkarsa hukuk mücadelesine devam edin. Temyiz kararı büyük olasılıkla seçimden sonra kalacak. Herkes Godot’yu bekler gibi seçimi bekliyor. Seçim mevcut hükümetin aleyhine sonuçlanırsa, büyük olasılıkla yürütmeyi durdurma olmayacak. Çünkü idare mahkemesi kararında yürütmeyi durdurmayı gerektirecek bir açık kapı yok. Bizim hakkımızda onlarca soruşturma yaptılar; TEM’e sordular, MİT’e sordular, oraya buraya sordular, bu şahsın terör örgütleriyle bağlantısı var mı diye sordular vs. İlişki veya ilişki ile ilgili hiçbirinden yanıt gelmedi. Aslında tek ilişki buydu ve bu ortadan kalktığında sınır dışı edilmemizin yasal yeri de ortadan kalkıyor. Aslında, yürütmenin durdurulmasını gerektirecek hiçbir şey yoktur. Ancak, seçim mevcut hükümetin lehine sonuçlanırsa, Temyizden yürütmenin durdurulması doğabilir. Bu karar böyle çıkarsa hukuki ve siyasi yollarla uğraşmaya devam edeceğiz. Davamızı Danıştay’a taşıyacağız, Danıştay’dan yürütmeyi durdurma kararı çıkarsa AİHM’e gideceğiz. İster üniversitede kalalım, ister üniversitede kalıp yine üniversiteden çıkalım, çaba bitmeyecek. Üniversiteler o kadar boşaldı ki, orada da çaba devam edecek.
“İTİRAZ SÜRECİ AÇIKLANDIKTAN SONRA MADDİ VE CANLI TAZMİNAT İÇİN DAVALAR AÇACAĞIZ. ANCAK 6.5 YILLIK ZAMAN KAYBININ KAYBI HİÇBİR MADDİ DEĞERLE ÖLÇÜLMEZ”
Birçok kayıp var, normalde mali kayıpların yasal faizi ile tazmininde idare mahkemesi karar vermiş, buna çıplak maaş da dahil, geçmişten bugüne alamadığımız maaşlar da dahil. İade edecekler ama onun dışında çok büyük bir kaybımız var. Bununla ilgili olarak temyiz süreci netleştikten sonra maddi ve manevi tazminat davaları açacağız. Bu 6,5 yıllık zamanın kaybı, yapamadıklarımızın, yaşayamadıklarımızın kaybı hiçbir maddi bedelle ölçülemez. Okuldan atıldığımda takım olarak akademik statümü yeni almış ve yüksek lisans tezi yönetebilecek durumdaydım, üzerimde en az 15 yüksek lisans ve doktora tezi öğrencim vardı. Bu öğrencilerin yarısından fazlası tezlerini bırakmak zorunda kaldı. İade edildiğim günün akşamı en az 3-4 öğrenci vardı, hocam aftan döneriz tezi sizinle birlikte yazarız diyenler oldu. Bu başka bir kalem. Ocak 2017’de okuldan atıldım. Şubat 2017’de profesörlük sürem doldu. Bu süre içinde 6 yıllık kıdemli profesör olacaktım. Tazminat olarak doçent maaşı üzerinden bana tazminat ödenecek, kendisine de dava açacağız. Sınır dışı edildiğimde yaşadığım yerde insanlara terörist muamelesi yapılıyordu, bize ise adi zanlı muamelesi yapılıyordu. Bu prestij kaybı, farklı bir manevi tazminat davasının konusu olacaktır. Ben atıldığımda eşim devlet üniversitesinde çalışıyordu ve yaşadığımız tansiyondan dolayı ağır depresyona girdi, çok kilo verdi ve 2-2,5 yıl ağır depresyon tedavisi gördü. Bunun maliyeti herhangi bir maddi kayıpla ölçülebilecek bir şey değil. 6 yılda yurt dışından en az 3 burs kazandım, pasaport kısıtlamasından dolayı 2020 yılına kadar burslara gidemedim. Bunlarla ilgili de maddi ve manevi hesaplarını yapıp ayrı bir tazminat davası açacağız.”